Інформація про пісню На цій сторінці ви можете ознайомитися з текстом пісні Şeyh Bedrettin Destanı, виконавця - Zülfü Livaneli. Пісня з альбому Bütüneserleri, Vol. 3, у жанрі
Дата випуску: 27.11.2001
Лейбл звукозапису: İDA MÜZİK FİLM
Şeyh Bedrettin Destanı(оригінал) |
Akdeniz yakası Aydın elleri |
Kuşlar gider bizim dede sultana |
Cemal'in görünce yürüdü dağlar |
Taşlar gider bizim dede sultana |
Cemal'in görünce yürüdü dağlar |
Taşlar gider bizim dede sultana |
Duyduk ki Mustafa huruç eylemiş |
Aydın ellerinde Karaburun'da |
Bedrettin'in kelamını söylemiş |
Köylünün huzurunda |
Duyduk ki bu işler duyulur da durmak olur mu? |
Bir sabah erken Haymana Ovası'nda bir garip kuş öterken |
Sıska bir söğüt altında zeytin danesi yedik. |
Varalım dedik, görelim dedik |
Yapışıp sabanın sapına |
Çolkardeş toprağını |
Biz de biliyol, biz de biliyol |
Yapışıp sabanın sapına |
Çolkardeş toprağını |
Biz de biliyol, biz de biliyol |
Sürelim dedik |
Düştük dağlara dağlara |
Aştık dağları dağları |
Bedrettin yiğitleri ufka baktılar |
Gitgide yaklaşıyordu toprağın sonu fermanlı bir ölüm kuşunun kanatlarıyla |
Oysaki onlar bu toprağı, bu kayalardan bakanlar onu |
Üzümü, inciri, narı, tüyleri baldan sarı, sütleri baldan koyu davarları |
İnce belli, aslan yeleli atlarıyla |
Duvarsız ve sınırsız bir kardeş sofrası gibi açmıştılar |
Katardan ayrılan turna sürüler |
Her andıkça ümüklerim sızılar |
İrili, ufaklı, emlik kuzular |
İrili, ufaklı, emlik kuzular |
Koçlar gider bizim dede sultana |
Bedrettin yiğitleri şehzade ordusunun karşısına çıktılar |
Dikişsiz aklibastı baş açık, yalınayak, yalın kılıçtılar |
Mübalağa cenk olundu |
Aydın'ın Türk köylüleri, Sakızlı Rum gemiciler, |
Yahudi esnafları, on bin mülhit yoldaşı |
Börklüce Mustafa'nın |
Düşman ormanına on bin balta gibi daldı |
Hep bir ağızdan türkü, türküleri söyleyip |
Hep beraber sulardan, sulardan çekmek ağı |
Demiri oya gibi işleyip hep beraber |
Hep beraber sürebilmek, sürebilmek toprağı |
Balı, incirleri hep beraber yiyebilmek |
Yârin yanağından gayrı her şeyde, her yerde, |
Hep beraber, hep beraber, hep beraber demek için |
On binler verdi sekiz binini |
Yenildiler, yenenler yenilenlerin dikişsiz ak gömleğinde Sildiler kılıçlarının kanını |
Ve hep beraber söylenen bir türkü gibi |
Hep beraber kardeş elleriyle işlenen toprak |
Edirne Sarayı'nda damızlanmış atların eşildi nalları ile |
Ve teker teker bir an içinde |
Omuzlarında dilim dilim kırbaç izleri |
Yüzleri kan içinde |
Geçer çıplak ayakları ile yüreğime basarak |
Geçer Aydın ellerinden Karaburun varlukları |
Baba Musa'mızdan almış cehdini |
Gördün mü kaygusuz zulmün vaktini |
Padişahlar tacı ile tahtını |
Yoklar gider bizim dede sultana |
Padişahlar tacı ile tahtını |
Yoklar gider bizim dede sultana |
Satırı çaldı cellat, çıplak boyunlar yarıldı nar gibi |
Yeşil bir daldan düşen elmalar gibi |
Birbiri ardınca düştü başlar |
Ve her baş düşerken yere |
Çarmıhından Mustafa baktı son defa |
Ve her yere düşen başın kılı depremedi |
İriş dede sultanım, iriş dede bir |
Başka bir söz demedi |
Aydın'da ortaklar Karaburun'da |
Kılıç ceran oldu oynuyor kınında |
Bir elim harmanda, bir elim kanda |
İriş dede sultan, gazaya iriş |
Bir elim harmanda, bir elim kanda |
İmdi can günüdür gazaya iriş |
Bedrettin gülümsedi |
Aydınlandı içi gözlerinin dedi |
Mademki bu kerre mağlubuz |
Ne etsek, ne eylesek zait |
Gayri uzatma sözü |
Mademki fetva bize ait |
Verin ki basak bağrına mührümüzü |
Elim aydur dört kitaptan evveli |
Şeyh oğlu Bedrettin Bektaş-ı Veli |
Ortaklar adına Didem'in seli |
Çağlar gider bizim dede sultana |
Ortaklar adına Didem'in seli |
Çağlar gider bizim dede sultana |
Yağmur çiseliyor |
Serez'in esnaf çarşısında |
Bir bakırcı dükkanının karşısında |
Bedrettin'in bir ağaca asılı |
Yağmur çiseliyor |
Gecenin geç ve yıldızsız bir saatidir |
Ve yağmurda ıslanan, yapraksız bir dalda sallanan |
Şeyh'imin çırılçıplak etidir |
Yağmur çiseliyor |
Serez Çarşısı dilsiz, Serez Çarşısı kör |
Havada konuşmamanın, görmemenin kahrolası hüznü |
Ve Serez Çarşısı kapatmış elleri ile yüzünü |
Yağmur çiseliyor |
Hep bir ağızdan türkü, türküleri söyleyip |
Hep beraber sulardan, sulardan çekmek ağı |
Demiri oya gibi işleyip hep beraber |
Hep beraber sürebilmek, sürebilmek toprağı |
Balı, incirleri hep beraber yiyebilmek |
Yârin yanağından gayrı her şeyde, her yerde, |
Hep beraber, hep beraber, hep beraber demek için |
(переклад) |
Akdeniz yakası Aydın elleri |
Kuşlar gider bizim dede sultana |
Cemal'in görünce yürüdü dağlar |
Taşlar gider bizim dede sultana |
Cemal'in görünce yürüdü dağlar |
Taşlar gider bizim dede sultana |
Duyduk ki Mustafa huruç eylemiş |
Aydın ellerinde Karaburun'da |
Bedrettin'in kelamını söylemiş |
Köylünün huzurunda |
Duyduk ki bu işler duyulur da durmak olur mu? |
Bir sabah erken Haymana Ovası'nda bir garip kuş öterken |
Sıska bir söğüt altında zeytin danesi yedik. |
Varalım dedik, görelim dedik |
Yapışıp sabanın sapına |
Çolkardeş toprağını |
Біз де біліол, біз де біліол |
Yapışıp sabanın sapına |
Çolkardeş toprağını |
Біз де біліол, біз де біліол |
Сюрелім дедік |
Düştük dağlara dağlara |
Aştık dağları dağları |
Bedrettin yiğitleri ufka baktılar |
Gitgide yaklaşıyordu toprağın sonu fermanlı bir ölüm kuşunun kanatlarıyla |
Oysaki onlar bu toprağı, bu kayalardan bakanlar onu |
Üzümü, inciri, narı, tüyleri baldan sarı, sütleri baldan koyu davarları |
İnce belli, aslan yeleli atlarıyla |
Duvarsız ve sınırsız bir kardeş sofrası gibi açmıştılar |
Katardan ayrılan turna sürüler |
Her andıkça ümüklerim sızılar |
İrili, ufaklı, emlik kuzular |
İrili, ufaklı, emlik kuzular |
Koçlar gider bizim dede sultana |
Bedrettin yiğitleri şehzade ordusunun karşısına çıktılar |
Dikişsiz aklibastı baş açık, yalınayak, yalın kılıçtılar |
Mübalağa cenk olundu |
Aydın'ın Türk köylüleri, Sakızlı Rum gemiciler, |
Yahudi esnafları, on bin mülhit yoldaşı |
Börklüce Mustafa'nın |
Düşman ormanına on bin balta gibi daldı |
Hep bir ağızdan türkü, türküleri söyleyip |
Hep beraber sulardan, sulardan çekmek ağı |
Demiri oya gibi işleyip hep beraber |
Hep beraber sürebilmek, sürebilmek toprağı |
Balı, incirleri hep beraber yiyebilmek |
Yârin yanağından gayrı her şeyde, her yerde, |
Hep beraber, hep beraber, hep beraber demek için |
On binler verdi sekiz binini |
Yenildiler, yenenler yenilenlerin dikişsiz ak gömleğinde Sildiler kılıçlarının kanını |
Ve hep beraber söylenen bir türkü gibi |
Hep beraber kardeş elleriyle işlenen toprak |
Edirne Sarayı'nda damızlanmış atların eşildi nalları ile |
Ve teker teker bir an içinde |
Omuzlarında dilim dilim kırbaç izleri |
Yüzleri kan içinde |
Geçer çıplak ayakları ile yüreğime basarak |
Geçer Aydın ellerinden Karaburun varlukları |
Baba Musa'mızdan almış cehdini |
Gördün mü kaygusuz zulmün vaktini |
Padişahlar tacı ile tahtını |
Йоклар гідер бізім деде султана |
Padişahlar tacı ile tahtını |
Йоклар гідер бізім деде султана |
Satırı çaldı cellat, çıplak boyunlar yarıldı nar gibi |
Yeşil bir daldan düşen elmalar gibi |
Birbiri ardınca düştü başlar |
Ve her baş düşerken yere |
Çarmıhından Mustafa baktı son defa |
Ve her yere düşen başın kılı depremedi |
İriş dede sultanım, iriş dede bir |
Başka bir söz demedi |
Aydın'da ortaklar Karaburun'da |
Kılıç ceran oldu oynuyor kınında |
Бір елім харманда, бір елім канда |
İriş dede sultan, gazaya iriş |
Бір елім харманда, бір елім канда |
İmdi can günüdür gazaya iriş |
Бедреттін гюлюмседі |
Aydınlandı içi gözlerinin dedi |
Mademki bu kerre mağlubuz |
Не ецек, не ейлесек зайт |
Gayri uzatma sözü |
Мадемкі фетва бізе айт |
Verin ki basak bağrına mührümüzü |
Elim aydur dört kitaptan evveli |
Şeyh oğlu Bedrettin Bektaş-ı Veli |
Ortaklar adına Didem'in seli |
Çağlar gider bizim dede sultana |
Ortaklar adına Didem'in seli |
Çağlar gider bizim dede sultana |
Yağmur çiseliyor |
Serez'in esnaf çarşısında |
Bir bakırcı dükkanının karşısında |
Bedrettin'in bir ağaca asılı |
Yağmur çiseliyor |
Gecenin geç ve yıldızsız bir saatidir |
Ve yağmurda ıslanan, yapraksız bir dalda sallanan |
Şeyh'imin çırılçıplak etidir |
Yağmur çiseliyor |
Serez Çarşısı dilsiz, Serez Çarşısı kör |
Havada konuşmamanın, görmemenin kahrolası hüznü |
Ve Serez Çarşısı kapatmış elleri ile yüzünü |
Yağmur çiseliyor |
Hep bir ağızdan türkü, türküleri söyleyip |
Hep beraber sulardan, sulardan çekmek ağı |
Demiri oya gibi işleyip hep beraber |
Hep beraber sürebilmek, sürebilmek toprağı |
Balı, incirleri hep beraber yiyebilmek |
Yârin yanağından gayrı her şeyde, her yerde, |
Hep beraber, hep beraber, hep beraber demek için |